Küçükken babama sormuştum –Baba, biz şuan odanın içindeyiz, oda evin içinde, ev Arhavi ‘nin içinde, Arhavi dünyanın içinde, dünya güneş sisteminin içinde, güneş sistemi uzayın içinde.. Peki uzay neyin içinde?
Babam bu soruma cevap verememiş ve bana yan yan bakıp uzaklaşmıştı o an. Ve daha sonra anneme, “ha berek oxudvasen, mupeyi şerepe mkitxoms “”bu çocuk kafayı yiyecek , neler soruyor bana” demişti.
İtirafım şu ki bu yaşıma kadar hep bu sorunun cevabını bulamama düşüncesi ile yaşadım. Yani cevabını hiçbir zaman bulamayacağım “BİZ KİMİZ “ “BİZ NEYİZ” sorusu hep var oldu içimde.. Çünkü bu konuya kafanızı takarsanız, yaşamın anlamsızlığı çıkıyor karşınıza . Yani bir şekilde Matrixi yaşıyorum .
İşte tam o zaman bilgi dağarcığımla tanıdığım evreni karşıma alıp, yaşadığımız dünyanın sahip olduğu müthiş güzelliğini gözlerimin önüne getiriyorum.
Her zaman insanoğlunun mükemmel bir makine olduğunu ve bu tasarım harikasına şapka çıkarmam gerektiğine inanıyorum. Onun için kendimi seviyorum, sonrasında da insanları seviyorum, doğayı seviyorum, yaşamayı seviyorum..
Dünyada var olan canlılar arasında imtiyazlı olan insanoğlu aslında bu evren içinde kendi neslinin sürdürülmesi için görev yapan halkanın sadece bir parçası.. Gerisi boş.
Dünyada insanlığın var oluşunda bu yana geçen süreçte , inançları için savaşanların, hükümranlığı için savaşanların, kendi ırklarının üstünlüğü için savaşanların eline ne geçmiştir. Kocaman bir HİÇ.. Dünün gerçekleri bu günün komikliği olmuştur artık .Dünya bir şekilde dönüyor ve insanoğlu ile beraber var olan hayat aynen devam ediyor. O zaman haklı olarak şu soruyu soruyorum kendime.. Birbirimizi yememizin anlamı ne ?
Bu noktada “YAŞAM” denilen bir şansı bizlerin nasıl kullandığı karşımıza çıkıyor. İşte bu durum sahip olduğumuz bilgi, eğitim ve ahlak anlayışımızla şekilleniyor ve anlam kazanıyor. Bizlerin istemesi ile, her şeyi daha renklendirebileceğimiz, her şeyi daha da güzelleştirebileceğimiz bir dünyada yaşıyoruz çünkü.
Derler ki hiçbir şeyden korkmayın ama cahil adamdan korkun.. Çünkü ne zaman ne yapacağını bilemezsin.
Onlara, kendini var eden suyun değerinin anlatsanız da, üç kuruşa sattığı deresi için mücadele edenlere “ben buranın köylüsüyüm, suyumu savunan bu insanları tanımıyorum, bu dereyi kurutun” deyip kendisi gibi olanlar tarafından alkışlanması ne kadar acı bir gerçek.
Maalesef bu günlerde yaşanan en acı olay bu bence..
Bir avuç insan yaşamı pahasına savaşıyor bu cahillerle, bir kısım insanlarda sanal ortamda sıkışıp kalıyor, bir kısmı da gurbetçiliği gerekçe gösteriyor..
Konuşmaya gelince, mangalda kül bırakmayan Arhavi’dekiler ne yapıyor… SADECE SEYREDİYOR…. Nasıl olsa sizin adınıza bir avuç cesur insan SAVAŞIYOR ..
Bugün bir avuç cesur insanı yalnız bırakanların, yarın, “ biz çok söyledik HES ler deremizi yok edecek “ diye bir cümle kurma hakları olamaz…
Eğer arkadaşlarımdan biri ilerde çıkarda bana böyle bir şey söylerse yüzüne tükürmesem namussuzum.
Bir il genel meclisi üyesi temsil ettiği ilçenin yararına olan yatırımları savunur , siyaset uğruna bir yabancıya, memleketini, deresini satmaz. Satarsa bunun hesabını gün gelecek seçimlerde verecektir. Gerçi hala daha olayı seyreden bu Arhavi halkı nasıl hesap soracak, onu da bilmiyorum ya.
Her şey karmakarışık ama, çok daha netleşen bir olay çıkıyor karşımıza..
SİYASET UĞRUNA İKİYÜZLÜLÜK
Comments are closed.