Kamilet Vadisine yapılması düşünülen HES için il genel meclisinde verilen imar izni henüz valilik onayı almadı ama Arhavi halkını ayağa kaldırdı. Son birkaç gün içinde gerek ilçede , gerekse gurbetteki Arhavi’li değişik sivil toplum örgütleri, HES ler konusunda kesinlikle mücadele edeceklerini belirttiler.
Bu gün İSTAD eski başkanı Ali Rıza Turan’ın sanal ortama verdiği mesaj adeta sivil toplum örgütlerinin ortak sesi oldu. İşte Turan’ın açıklaması;
“Son yıllarda birtakım çevrelerce ısrarla, Türkiye’de üretilen elektrik enerjisinin ihtiyacı karşılamadığı, yeni yeni hidroelektrik santrallarıyla (HES) nükleer enerji tesislerinin kurulmasının kaçınılmaz olduğu söyleniyor.
Ancak, bunu söyleyenler nedense,Türkiye’deki kamuya ait mevcut HES’lerin büyük çoğunluğunun uzun aralıklarla, kısa süreli olarak dönüşümlü çalıştırıldıklarından ve yıllık kapasitelerinin çok çok altında üretim yaptıklarından hiç söz etmiyorlar.
Bu konuda daha detaylı bilgi almak isteyenler, bilgi edinme yasası hükümlerine vurgu yapan bir dilekçe ile EÜAŞ’a başvurarak, hangi HES’in son bir yıl içerisinde ne kadar elektrik ürettiğini ve normal kapasitesinin kaçta kaçını kullandığını sorup öğrenebilirler.
Hem üretilen elektrik enerjisinin ihtiyacı karşılamadığını söyleyeceksiniz, hem de çok sayıda ve çok önemli tesisi atıl bekleteceksiniz! O zaman sormazlar mı “Bu nedir diye?
Yalan söylüyorlar! Türkiye’de bir enerji sorunu yok, büyük bir ahlaksızlık var!
Bir oyun oynanıyor, pis bir oyun…
Bir yandan kamuoyunda ülkenin bir enerji sorunuyla karşı karşıya bulunduğu düşüncesi yerleştirilmeye çalışılıyor, bir yandan da insanlar, nükleer santrallar kurulmadan bu sorunun üstesinden gelinemeyeceğine yavaş yavaş ikna ediliyor. Bir yandan enerji ihtiyacı bahanesiyle akarsular üzerine yeni yeni HES’ler kurulması için şirketlere imtiyazlar verilirken, bir yandan da ülkenin tüm su kaynakları gerçek sahiplerinin elinden alınarak yerli ve yabancı tekellere peşkeş çekiliyor! “HES’ler için hazırlanan betonun kirli suları dereye bırakılıyor. Aslında bu suların önce dinlendirilmesi, bekletildikten sonra dereye bırakılması gerekir. Ama kontrolsüz bir şekilde dereye bırakılıyor. Derelerdeki canlı yaşamı tamamen ortadan kaldırıyorlar. Sadece balıkları değil deredeki diğer mikroorganizmalarda yok oluyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Orman ve Su İşleri Bakanlığı bu derelerde bir tane balık tutan vatandaşa 600 lira para cezası keserken burada HES firmalarının ve beton santrallerinin öldürdüğü binlerce balığın hesabını kimler vercek
Bu oyun o kadar ustaca oynanıyor ki, sokaktaki adam, ülkeyi yönetenlerin ülke sorunlarının üstesinden gelebilmek için canla başla çabaladıklarını, cansiperane bir şekilde mücadele verdiklerini sanıyor! Oysaki onlar hesap peşindeler, aşağılık çıkarları uğruna insanları kandırıyor, aldatıyorlar! Su Ürünleri Fakültesi’nin deney balıklarının da bulunduğu binlerce balık öldü. Olaya dere üzerinde yapımı süren hidroelektrik santrali (HES) projesi kapsamında inşa edilen istinat duvarlarının yapımında kullanılan çimentoya katılan bir kimyasal madde sızıntısının yol açtığı iddia edildi. Olayla ilgili inceleme başlatıldı. Biz bu derede balık tutuyoruz, yüzüyoruz. Dere bizim hayatımız. Biz deresiz yaşayamayız” derken, “Bu balıkların ölüm sebebi HES’lerdir. Başka söylenecek bir şey yok”
Sade vatandaş bilmiyor ki ülkenin tüm değerleri azar azar, sinsi sinsi uluslararası çıkar çevrelerine pazarlanıyor! Dahası, halkın her kesiminden büyük bir çoğunluk öyle inanmış ki düzenin egemenlerine, oynanan çirkin oyunu bozmaya çalışanların safında değil, memleketi satanların safında yer alabiliyorlar!
Enerji herkes için ihtiyaçtır ve bu ihtiyacın karşılanması bir uygarlık ölçütüdür. Ülkemizin enerji ihtiyacının karşılanması konusunda insanı ve doğayı yok saymaksızın üretilecek çözümlere kim karşı çıkabilir? Güneş ve rüzgâr enerjisinden yararlanmayı, ya da su kaynaklarımızın enerji potansiyelinin tam olarak kullanılmasını istemez miyiz? Yenilenebilir enerji kaynaklarının değerlendirilmesine hayır denilebilir mi?
Ama iş, üzüm yemek değil de bağcıyı dövmek olunca işin değişmesi gerekmez mi? Halkı yanlı ve yanlış bilgilendirerek, kirli çıkar hesaplarına alet etmeye kalkışılmışsa, buna birilerinin dur demesi, halkın da haktan yana tavır koyanların arkasına takılması bir zorunluluk değil midir?
Gün gelecek, takkeler düşecek, kel görünecek; herkes neyin doğru, neyin yanlış olduğunu anlayacak. Kimlerin halkın çıkarları için kelle koltukta çarpıştığı, buna karşılık kimlerin bu ülkeye ve halka ihanet ettiği anlaşıldığında, bakalım halkların coşkun akan selini kim durduracak!”
Comments are closed.