Friday 22nd November 2024,
Arhavi – Arhavizyon

MEMURA YAPILAN ZAM TEKLİFİ PROTESTO EDİLDİ

Arhavi’deki memurlar hükümetin son yaptığı zam teklifine sokaklara inerek cevap verdiler. KESK’e ve Kamu-Sen’e bağlı memurlar Cumhuriyet Meydanı’nda ortaklaşa eylem yaparak hükümeti ve zam teklifini protesto ettiler.

İlk basın açıklamasını yapan Kamu-Sen sözcüsüKamu görevlilerinin mali ve sosyal haklarını görmezden gelen, toplu sözleşmeye getirdiği teklif ile, kamu çalışanlarını, emeklileri ve halkımızı hayal kırıklığına uğratan hükümeti protesto etmek, kamu görevlilerinin içinde bulunduğu mali sıkıntının düzeltilmesi ve kamuoyunca bilinen bu sıkıntıları yine kamuoyuna anlatarak desteğinin sağlanması amacıyla üretimden gelen gücümüzü kullanarak bugün bu alanda demokratik hakkımızı kullanıyoruz.” diye açıklamalarda bulunarak;

Hükümetin bu zam teklifinin son bir yılda yapılan zamlara oranla çok komik olduğunu adeta kendileri ile dalga geçildiğini belirtip, sendikalı, toplu sözleşmeli ve grevli hak arayışlarını sürdüreceklerini söylediler.

Daha sonra basın açıklamasını KESK’e bağlı Eğitim Sen yaptı. Açıklama aynen şöyle;

“Merhaba,

Haklarına, özgürlüklerine ve geleceklerine sahip çıkarak Türkiye’nin her yerinde alanları dolduranlar,

Merhaba    

Hükümetin kapı kulları değil, taleplerine sahip çıkan emekçiler olduklarını haykıranlar,

Merhaba!

Grevsiz toplu sözleşme, toplu sözleşmesiz sendika olmaz diyenler,

Bugün Türkiye’nin dört bir yanında kamu emekçileri olarak, sadece kendisi için değil, insanca bir yaşamı hak eden herkes için grevdeyiz. Yine alanlarda omuz omuzayız.

Buradan Türkiye’nin her yerinde yüreği aydınlık bir gelecek için çarpan herkese selam gönderiyoruz.

Bugün burada yalnız değiliz. İşçiler, sağlık çalışanları, mimar ve mühendisler, öğrenciler, veliler, kadınlar olarak bir aradayız. Omuz omuzayız.

“Bu sömürü düzenine itirazımız var” diyen, kamu emekçilerinin haklı taleplerini sahiplenen herkesi, KESK adına saygı ve sevgi ile selamlıyorum. Hoş geldiniz.

Değerli Dostlar

Bugün kamu emekçileri olarak bizimle dalga geçenlere, 2012’nin Türkiye’sinde bizi hala kapı kulu olarak görenlere en iyi cevabı vermek için grev hakkımızı kullanıyoruz. “Grev hakkınız” yok tehditlerini boşa çıkaran yüz binlerce kamu emekçisi bugün tüm Türkiye’de hayatı durdurmuş durumda. Dağın fare doğurmasını bekleyenler dışında herkesin, kamu emekçilerinin, işçilerin, emeklilerin yürekleri bugün bizimle çarpıyor.

12 Eylül 2010 referandumu öncesinde kamu emekçilerine  “artık sizler de toplu sözleşme yapacaksınız, haklarınızı koruyacaksınız” diyenler, her zaman olduğu gibi sözlerinde durmamıştır. Referandum sürecinde “nikah masasında bile böylesine iştahla “EVET” demedik” diyenlerin kamu emekçilerinin karşısına çıkıp özür dilemesi gerekmektedir.

Değerli Dostlar,

Sadece adı toplu sözleşme olan bu sistemin yürümeyeceği zaten başından belliydi.Grev hakkının olmadığı bir toplu pazarlık sistemi olur mu? İşverenin, çalışanına hangi konularda talepte bulanabileceğini belirlediği, son kararı kendisinin verdiği bir toplu pazarlık sistemi dünyanın neresinde var?

İşveren sadece sizi dinleyecek, hatta dinliyor gibi gözükecek. Sonra da “sana verdiğimle yetin daha fazlasını istemeye hakkın yok. Grev yapmaya da hakkın yok” diyecek. Uluslar arası hukuktan doğan anayasal hakkımız, Grev hakkımız, yasal güvence altına alınmayacak. Son söz 11 üyesinin 6 sı hükümet tarafından atanan Hakem Kuruluna verilecek. Buna da toplu pazarlık denilecek. Dünyanın neresinde görülmüş böyle bir toplu pazarlık?

İşte sendikaları, kamu emekçilerini yok sayan bu sistemde başlatılan görüşmelerde hükümet dalga geçercesine 4,5 milyon kamu emekçisine ve emekliye 2012 yılı için önce %3 3, 2013 yılı için %2 3 maaş zammı teklif etmiştir. Üstelik komisyon toplantılarında gündeme getirdiğimiz ekonomik, sosyal, özlük ve demokratik sorunlara ilişkin hiçbir öneri sunmamış,  sendikaların tüm taleplerini görmezden gelmiştir.

Görüşmelerin son gününde sadaka teklifine birkaç kuruş daha ekleyen hükümet 2012 teklifini %3,5 4, 2013 teklifini de %3 3 olarak yenilemiştir. Günde ancak bir simit parasına denk gelen, maaşlarımızda aylık olarak ortalama 45-50 TL artış öngören teklifleriyle kamu emekçilerine, emeklilere verdikleri değeri bir kez daha göstermişlerdir.

Şimdi “dağ fare bile doğmadı” diye sitem edenlere sormak gerekiyor. Ne oldu, yüzde yarımlık artışlardan sonra dağ fare doğurdu mu? 4688 sayılı yasanın grevsiz ve toplu sözleşmesiz çıkması için hükümete koltuk değneği olmanıza değdi mi? Gücünüzü kamu emekçiklerinden almak yerine sırtınızı iktidara yaslamanıza değdi mi?

Değerli Dostlar,

Milyonlarca insanla dalga geçen teklifini “bütçe olanakları bu kadar, mali disiplini bozamayız”  diyerek savunan hükümetin ileri sürdüğü hiçbir gerekçe kesinlikle gerçeği yansıtmamaktadır.

Toplusözleşme görüşmeleri göstermiştir ki, ortada sadece sınıfsal bir tercih vardır. Hükümet tercihini kamu emekçilerinden, emeklilerden yana değil, bugüne kadar olduğu gibi sermayeden yana kullanmıştır. Son teşvik paketinde patronlara bir seferde 3 milyar TL teşvik paketi açıklanması bunun ispatıdır. İşsizlik sigortası fonundaki paraların patronlara aktarılması bunun ispatıdır.

AKP hükümeti, her zaman olduğu gibi, patronlara gelince “bonkör”, kamu emekçilerine gelince “cimri” olmayı sürdürmektedir. Her fırsatta ekonomik büyüme rakamları ile övünenlerin bu büyümden pay istediğimizde birden küçülmeleri bu yüzdendir.

Biz yıllardır emekçilerin, işçilerin talepleri karşısında “hepimiz aynı gemideyiz. Sizin taleplerinizi karşılarsak halk mağdur olur, gemi batar” masallarını duymaktan artık bıktık. Evet bazılarının gemicikleri olsa da aynı gemideyiz. Ancak bu gemide birileri özel kamaralarda lüks bir hayat sürerken, emekçilerin kazan dairesine kapatılmasına artık yeter diyoruz. Geminin yol almasını sağlayan, kazan dairesinde canhıraş çalışan emekçilerin geminin batmasıyla tehdit edilmesini kabul etmiyoruz.

Ya taleplerimizin karşılanması halinde halkın mağdur olacağını söylemelerine ne demek gerekir?  Kimdir bu halk?

Halk, bu ülkenin açlık sınırına yakın yoksulluk sınırına uzak bir yaşama mahkum edilen kamu emekçileri değil midir?

Halk, yıllarca emeği sömürdükten sonra unutulan, sefalete itilen emekliler değil midir?

Halk, kar hırsı yüzünden gerekli önlemler alınmadan çalışmaya zorlandığı için binlercesi iş cinayetlerine kurban edilen, kıdem tazminatlarına bile göz konan işçiler değil midir?

Halk, açlık sınırının 1.050 TL olduğu koşullarda 751 TL’ik kölelik ücretinin reva görüldüğü milyonlarca asgari ücretli değil midir?

Halk, yaşam alanları HES’lerle talan edilen, gübre, mazot parası bulamadığı için tarım yapamaz hale getirilen köylüler değil midir?

Halk, sırtına binen vergi yüküyle can çekişen küçük esnaf değil midir?

Bizce halk toplumun ™’unu oluşturan bu kesimlerdir.

Değerli Dostlar,

Halka yabancı olanlara, halkı tanımayanlara sesleniyoruz. Halk biziz. Halk burada. Bu halk kendisini mağdur edenleri, yok sayanları biliyor. Yunanistan’da, İspanya’da, İtalya’da  olduğu gibi dünyanın her yerinde krizi halkların değil, halkları sömürenlerin yarattığını herkes biliyor.

Bakmayın bilmezden gelmelerine, halkın kim olduğunu onlar da çok iyi biliyorlar. Onların orta vadeli planları da uzun vadeli planları da halkı, emekçileri yan yana getirmemek üzerine kuruludur. Emekçilerin bir araya gelmesinden öylesine korkuyorlar ki; büyük usta Nazım Hikmetin dediği gibi;

Şafaktan korkuyorlar dostlar

Görmekten, duymaktan, dokunmaktan korkuyorlar.

Yağmurda çırılçıplak yıkanır gibi ağlamaktan,

Sımsıkı bir ayvayı dişler gibi gülmekten korkuyorlar.

Sevmekten korkuyorlar,

Tohumdan ve topraktan korkuyorlar.

Ne iskonto, ne komisyon, ne veda isteyen bir dost eli,

Sıcak bir kuş gibi, gelip konmamış ki avuçlarının içine.

Umuttan korkuyorlar 

Umuttan korkuyorlar dostlar umuttan,

Korkuyorlar, türkülerimizden korkuyorlar,

Şafaktan, sevmekten, türkülerimizden ve her şeyden önce umuttan korkanların bu korkusuna defalarca şahit olduk. Grevli toplu sözleşme, insanca bir yaşam talebiyle gerçekleştirdiğimiz 21 Aralık grevimizde o korkuyu gördük gözlerinde.

Temel eğitimi bile paralı hale getiren, ekonomiye ucuz işgücü sağlamak için çocuk işçiliğinin önünü açan,  kız çocuklarını eve hapsetmeyi amaçlayan 4 4 4 yasasına karşı 28-29 Mart eylemlerimizde ortalığı savaş alanına çevirenlerin gözünde aynı korku vardı.

Milyonların açlığa, yoksulluğa öfkesini haykırdığı 1 Mayıs’ta da hepimiz bir kez daha tanık olduk gözlerindeki o korkuya.

Ama ne yaparlarsa yapsınlar, ne kadar korkarlarsa korksunlar, bugün Türkiye’nin dört bir yanında zulmün kayalarına vurmaya başlayan Grev dalgaları, emekçilerin birleşik gücünün önünü açıyor. Bugün grev önlüğü giyip halaya duranlar yarın tüm ülkeyi bayram yerine çevireceklerinin müjdesini veriyor.

“Çekin artık elinizi ekmeğimizden, aşımızdan” diyen milyonlar, önlerindeki her engeli kararlılıkla aşmaya hazırlanıyor.Bugüne kadar ortaya koyduğu mücadele ile milyonların taleplerini ve beklentilerini kararlılıkla savunan KESK, bu onurlu mücadelede yerini almaya hazırdır.

Kamu emekçilerinin taleplerini ve iradelerini yok sayan, geleceğini ipotek altına almaya çalışanların oyununu bozmaya kararlıdır.

Bizlere tek teminatı şiddet, baskı ve daha fazla yoksulluk olanlara karşı bizim teminatımız fiili meşru mücadele geleneğimiz olmaya devam edecektir.

Tüm emekçileri, işçileri, halkımızı, yoksulluğun, sefaletin, baskıların karanlık dünyasına karşı mücadele içinde birleşmeye ve geleceğimize hep birlikte sahip çıkmaya çağırıyoruz.

YAŞASIN EMEKÇİLERİN BİRLEŞİK MÜCADELESİ!

YAŞASIN GREVLİ TOPLUSÖZLEŞME MÜCADELEMİZ!

YAŞASIN İNSANCA BİR YAŞAM MÜCADELEMİZ!


Paylas

About The Author

Comments are closed.