Belki duydunuz belki duymadınız bayramın 2. Günü belediye hoparlörlerinden bir ölüm haberi yayınlandı Güneşli köyünden AHMET AYDIN vefat etti.. anons uzayıp gitti eşi dostu yakınları sayıldı ve defnedileceği tarih söylendi ve AHMET AYDIN sessiz sakince aramızdan ayrıldı.RİZE araştırma hastanesinde uzunca bir süre yoğun bakımda yaşam mücadelesi verdi ama yorgun kalbi bu savaşa yenik düştü.. Kendisi benim eniştem ve çok değer verdiğim bir insandı.Acil servise gitmeden 20 dakika önce yaklaşık bir saat sohbet etmiş tekrar görüşmek üzere helalleşmiştik, nereden bilebilirdik ki bu son görüşmemiz. Bilseydim hiç susmadan son nefesine kadar konuşur dertleşirdim. Ölüme giden bir insanın acılarını dinlemek ve onunla son anları paylaşmak ve onu bir daha görememe duygusunun acısını yaşıyorum.Her insan gibi onunda bir hikayesi var, AHMET AYDIN ilk ölümü evlat acısı yaşayarak zaten tatmıştı..ALLAH’A olan inancı onu ayakta tutarken yaşadığı daha doğrusu yaşatılan olumsuzluksuzlar onu büsbütün çökertmişti..O sade bir vatandaş, içimizden biri, bekli de aynı kaderi paylaştığımız Arhavi’yi – köyünü halkını seven inançlı, düzgün bir insandı.
Neydi bu adamın hikayesi ?
AHMET AYDIN 1940 yıllarda güneşli köyünde dünyaya gözünü açmış,dere kenarında elinde oltayla büyümüş, tepeden tırnağa bir laz erkeğiydi.60 yıllarda baba ocağından ayrılarak askere gitmiş,inşaatçılık mesleğini öğrenmiş ,bu meslekten ailesini geçindirmiş bir insandı.Türkiye’nin çeşitli illerinde,İlçelerinde ve yurt dışında mesleğini icra edip başarılı projelere imza atmış ve Suudi Arabistan’da çalışırken hacı olmuştu.Mekke de Peygamber efendimizin huzurunda dürüst ve namuslu yaşayacağına dair niyet ve namazda bulunmuştu. Zaten vicdanlı ve tüm ailesi gibi nitelikli bir insandı yaşamı boyunca da öyle kaldı. Nereye giderse gitsin son adresi hep köyü baba ocağı oldu. Yani eski adıyla TAKAMANDENİ.Bir iş kazası sonucu evladını kaybetti hayatı alt üst oldu. Emeklilik günlerini köyünde abide gibi duran bu baba ocağında yüreğinde evlat acısıyla yaşamaya çalıştı.İki teneke fındık ,biraz çay parası, emekli maaşı, mütevazi yaşamıyla örnek bir insandı,haksızlık adaletsizlik,kayırmacılık,asla kitabında yer almazdı.OKUYAN ARAŞTIRAN YORUMLAYAN BİR İNSANDI.HAYATINI KAHVEHANE KÖŞELERİNDE HARCAYARAK GEÇİRMEDİ..OKUDU ÖĞRENDİ KENDİNİ GELİŞTİRDİ.KONUŞURKEN KENDİNİ DİNLETTİRİR,ANLATTIĞI HER ŞEYDEN KALICI FİKİRLER UYANDIRIRDI.
Babamın cenazesinde omzuma elini koyup ;üzülme evladım baban çok şanslı adamdı çünkü o evlat acısı görmeyerek öldü ,dedi . O anda yüreğindeki o tarifsiz derin acıyı hissettim.ALLAH kimseye evlat acısı yaşatmasın.Eniştem doğa tutkunu bir insandı. Sizlerin daha yeni yaylayı keşfetmiş olmanızdan yola çıkarak söylüyorum; O yayla yollarını 80 li yılarda kendine su yolu yapmıştı.Dereden balık tutarak tüm vadiyi gezmiş, ALMANYA’dan gelen misafirlere tanıtmış, doyasıya bu doğal hayatı içine çekmişti.Doğanın, doğal yaşamın kıymetini hepimizden daha iyi bilen birisiydi.ENİŞTEM diye söylemiyorum gerçekten yaşadıklarından ve tecrübelerinden faydalanılması gereken bir insandı.
Aslın da bu yazılanlar bir çoğumuzun yaşantısıyla özdeş şeyler ama asıl hikaye şimdi başlıyor .AHMET AYDIN’nın 67 yıllık yaşam hikayesi elbette ki bu dört satırdan ibaret değildi. Herkes gibi onunda yaşantısında inişli çıkışlı günler, hatta hiç hesapta olmayan olaylar vardı ve bu olaylar onun psikolojik hayatını alt üst etmişti. Sağlık sorunları ile boğuşurken üstüne birde bunlar eklendi.
O nereden bilebilirdi ki bir gün evinin dibine taş ocağı kurulacak, o güzelim vadi sallanacak,pınar suyu kadar temiz akan deresinde çamurlar akacak,dinamitler atılacak ,köyüne kimse sahip çıkmayacak.Burda bir hukuk gaspı vardı ve hakkını aramak AHMET AYDIN İÇİN vazgeçilmez olmuştu.Hukuksal savaşa başladığı anda karşısında hukuksuzluklar çıktı.Kanunlar adamına göre don lastiği kadar esnekti.Sade vatandaş Ahmet Aydın nereden bilsin adam satın almayı, nereden bilsin köy satmayı.Onun hesabına göre son nefesini köyünde baba ocağında verecek cenazesi bu evden kalkacaktı.O boyun büküp partizanlardan medet te ummadı, çünkü onun bir duruşu vardı..
İşin içine girdikçe sıkıntı büyür, atılan patlayıcılar köyün dengesini bozar ve kısa bir zaman sonra baba ocağı oturulamaz,yıkılacak duruma gelir.Köyüne çıkıp, evinde oturup bir çay içmeye hasret kalır.Elinde dilekçelerle hak aramaya devam eder AHMET USTA , ANKARADAN bilir kişi gelir haklısın bu ev bu patlayıcıların yarattığı sarsıntıdan dolayı oturulamaz duruma gelmiştir der ve rapor eder. Rapor doğrudur bu evler yılar önce yapılırken bu olumsuz durum hesaplanmamıştır,çevre köylerden de şikayetler olur ama sonuç değişmez.Sonra adamın adamı var misali başkası gelir yok bu evin bu duruma gelmesi yağmurdan der…dosyayı kapatır..GİTTİĞİ SAVCI BİLE BU HUKUKSAL SAVAŞTA TARAFINI BELLİ ETMİŞ BİR DAHA BANA BU KONUYLA İLGİLİ GELME DİYE FIRÇALAR.Komik ama acıdır nerdeyse yüz yıllık baba ocağını bu şekilde rapor eden RENT A CAR POZİSYOLU insanlar onun ruh halini iyiden iyiye bozar.Tabi ki olaylar bunlarla sınırlı değil işin içinde işler var ama buraya yazmaya gerek yok..bilen biliyor..
O baraj inşatlarının ustası dır nerde nasıl patlayıcı kullanılır, etkisi nedir iyi bilir.. Yani baba ocağı neden oturulamaz durumdadır o bunu en iyi bilen kişidir. İşin ucunda para olduğu için yakın çevresi de onu yalnız bırakmıştır, yani güvendiği dağlara kar yağmıştır. Her geçen gün sıkıntı içinde büyür ne zaman yan yana gelsek hep bu sıkıntıdan bahseder üzüntüsünü dile getirirdi.KOLAY DEĞİL ,HİÇ KOLAY DEĞİL BABA OCAĞININ YOK OLUŞUNU GÖRMEK..YAŞAYAN BİLİR.AHMET AYDIN bu savaşta okyanusta çırpınan bir sandal gibidir.O ne çok zengin, ne de Ankara da kodaman tanıdıkları olan birisidir.
Sevgili okuyucularım, değerli dostlarım, bunları yazarken tabii olarak duygusal davranmış olabilirim ama burada asıl anlatmak istediğim, eniştemin yaşantısı değil, yakında bir çok insanın aynı olayları yaşayacağını görebiliyor olmam.Bu gün Ahmet Aydın’ın başına gelenler sanmayın ki bununla sınırlı kalacak.Başka köyde farklı biçimde farklı insanların rant arayışında yine ortaya çıkacak.Ben bu olayların içinde kimler neler çeviriyor, neler dönmüş neler dönecek çok iyi biliyorum.Amacım insanları rencide etmek, ayıplarını yüzüne vurmak değil ,ama ne acıdır ki memlekette daha çok satılık köy var..Siz baba ocağının yıkılması ne demek bilir misiniz,siz çaresiz kalmayı, her şeyi Allaha havale etmeyi bilir misiniz ?..OLMASINI ASLA İSTEMEDEĞİMİZ AMA KESİNLEŞEN , KİMİNİZİN ANASININ MEZARINDAN KİMİZİSİNİN BABA OCAĞINDAN GEÇECEK DAHA BİR ÇOK PROJE VAR.DERE GİDECEK ,BAĞ GİDECEK ,YOL GEÇECEK,DAHA NELER OLACAK NELER..
Birilerinin evini başına yıkacaksın ,birilerinin huzurunu bozacaksın,bu işlerden rant bekleyip evine ekmek götüreceksin ve bu hayatı mutlu yaşayacaksın.. Bu asla mümkün değil…AHMET AYDIN fani ..Adalete teslim ettiği dosyadan umduğunu alamadı, şimdi ilahi adalete dosyasını teslim etti.. Bakalım sonuç ne olacak.Var olduğuna şüphesiz inandığımız ilahi adalet ne zaman ve ne şekilde tecelli edecek, bir insanın son nefesinde bile acı yaşatmak ne demek hep beraber göreceğiz.
CENAZE namazında imam soruyor hakkınızı helal ettiniz mi? Ettik diyoruz ama bakalım o bize helal etmiş mi yoksa bizden alacaklı mı.. Yani kul hakkı var mı? Bana göre var. Hem de öyle bir hak var ki; altında kalmayı Allah kimseye yaşatmasın .
Evet Ahmet Aydın artık aramızda yok ama onu üzenler hayatta ,onu baba ocağından edenler , ona bu sıkıntıları yaşatanlar,hayatının son günlerini karartanlar maalesef yaşıyor.. nereye kadar nasıl..?
AÇ SUZUZ BELLİ BİR SÜRE YAŞAYABİLİRİZ,AMA ADALETSİZ BİR SANİYE BİLE YAŞANMIYOR..BEN BUNU AHMET AYDIN ın yorgun gözlerinde,ölüme giderken yüzünden damlayan soğuk terde gördüm.
SEVGİ VE SAYGILARIMLA..