Tuesday 26th November 2024,
Arhavi – Arhavizyon

HOPA’DA KADINLAR MEYDANLARA İNDİ..

Uluslararası Dünya Kadına Şiddete Mücadele günü etkinlikleri kapsamında ilk önce Kemalpaşa meydanında Basın açıklaması yapan kadınlar daha sonra
Kemalpaşa’dan Hopa’ya kadar araç konvoyu kurarak geldiler.

Hopa Belediye parkına gelen kadınlar, burada şarkılar söylediler ve “Dünya yerinden oynar kadınlar özgür olsa”, “Kadınlar birlikte güçlü” sloganlarıyla horon oynayan kadınlar sonrasında yürüyüşe geçti.
Yürüyüş sonrası Hopa meydanında Hopalı Kadınlar adına basın açıklamasını Nurcan Vayiç okudu. “Hopa’dan sözümüz, sesimiz, kahkahamız, çığlığımız,
isyanımız olsun diye buradayız…” diyerek söze başlayan Nurcan Vayiç açıklamasında: “Sokaklar, iş yerleri, okullar, evler… Tüm yaşam alanlarımız şiddetin
kol gezdiği, şiddetin şekillendirdiği, bir uslandırma aracına dönüştürüldüğü alanlar haline getirilmeye çalışılıyor. Şiddet sarmalı gücü yettiği her şeye karşıdır.

Kadına,çocuğa, doğaya, hayvanlara, canlı cansız tüm varlıklara…

Hayatı birbirimizin gözünden görmeyi bilen kadınlar olarak, birbirinin sesini duymaya açık kadınlar olarak gelin yan yana itiraz edelim. Sokaklar da, hayatımız da, emeğimiz de, bedenimiz de, kararlarımız da bizim. Kimsenin, hiçbir erkeğin, ailenin, onları koruyan sistemin hayatı bize veya bir başka kadına zehir etmesine izin vermeyelim. Her gün kadınların öldürüldüğü, şiddete uğradığı, şiddete sessiz kalmak zorunda bırakıldığı, cinsel şiddetin hasır altı edildiği, cinayetin intihar gibi gösterildiği, ‘aman kadınların fazla hakkı olmasın, sonra itaat etmezler’ denildiği bu hale mecbur değiliz. Bunu değiştirmek ise ancak birlikte mümkün.

Birlikte güçlüyüz birlikte değiştirebiliriz…

Evet; kadınların, bedenleri ve hayatlarıyla da somut olarak hedefe konduğu bu süreçte, erkekler kadınlara yönelik sistematik şiddetin “hoş görülen ve desteklenen
tetikçileri” haline geliyorlar, yeni cinsiyet rejiminde onlara da ekstra “görevler” biçiliyor. İktidar, her kesimden kadına nasıl bir hayat yaşayacağını emrediyor. Bu
konuda Diyanet İşleri Başkanlığına özel bir rol biçiyor. Kadın erkek eşitliğine İnanmadığını her defasında yineleyen iktidar, tüm toplumsal meselelere dinsel
söylemlerle, cinsiyetçi politikalarla yaklaşıyor. “Fıtrat” söylemleriyle kadını erkeğe tabi ikincil pozisyonda, “kutsal annelik “görevinden ibaret bir varlık olarak İfade ediyor.

Kadına her defasında yerini ,yani şiddet mağduru olmasını önemsemeyip ,evinin kadını ,çocuklarının annesi olarak gösteriyor.. İstatistiklere göre öldürülen kadınların çoğu, yaşayabilmek için boşanmak isteyen kadınlardır. Koruma sağlanamayan, karakollardan evine dön denilen kadınlardır. Kadın erkek eşitsizliğine inanan anlayış, yargıyı, hakimlerin inisiyatif penceresini de süslüyor ve çıkan manzara mahkeme kararlarını belirliyor. *Musallat olduğu hamile kadını boğarak öldürüp ‘ mahkemede kravat taktığı için ‘ iyi hal indirimi alan var. En temel kadın ve çocuk haklarını pervasızca çiğneyip dini dayanaklarla yeni bir toplum yapısı dayatmaya çalışan iktidar; “İslam böyle emreder” diye diye erken yaşta evlilikleri, aile içi cinsel suçları, tacizleri, istismarları aklayan yasalar
çıkarmak için elinden gelen tüm çabayı sarf etmektedir.

Çocuk yaşta evliliklerin önünü açacak olan “Müftülüklere resmi nikah yetkisinin” verilmesi bir gecede apar topar “isteseniz de istemeseniz de geçecek”
denilerek yürürlüğe girdi. MEB’in sorumlu olduğu kreşler Diyanetin eline bırakılıyor. Aileler yoksulluktan çocuklarını tarikat ve cemaatlerin yurtlarına göndermeye zorlanıyor. Yine diyanetin internet sitesinde erkekler için 12 yaşında kız çocukları için 9 yaşında evlenebilir açıklaması yayınlandı Çocukları ‘çocuk’ olarak görmeyen, giderek artan çocuk istismarı uygulamalarına karşı tek kelime etmeyen, her fırsatta çözümü idam, hadım, zina üçgeninde tartışmaya çalışan diyanet kapatılsın.

Krizle birlikte artan yoksulluk kadınlara daha fazla şiddet olarak dönüyor. Kadınlar artan yoksulluk, açlık, göç ve insan ticaretiyle karşı karşıya. Kadınların
sırtındaki ev ve bakım yükleri giderek artıyor, kadınlar daha da bağımlı hale getiriliyor. Yoksulluğu kontrol altına almaya, yoksulluk nedeniyle yaşanabilecek
patlamalara, aileyi ayakta tutarak engel olmaya çalışan hükümet, kadınların haklarına göz dikiyor; çocuk yaşta evlilikler özendiriliyor, kolaylaştırılıyor, nafaka hakkı gasp edilmek isteniyor, boşanmalar zorlaştırılmaya çalışılıyor, şiddet meşrulaştırılıyor.

Rakamlar, kadınların karşı karşıya olduğu durumu daha net biçimde gözler önüne seriyor.
• 2018’in ilk 10 ayında 329 kadın öldürüldü
• 2018’in ilk 8 ayında en az 870 kadın erkek şiddetine maruz kaldı. 342 kadın tecavüze uğradı.
• Kadın cinayetleri 14 yılda 4 kat arttı.
• 279 çocuk istismara maruz kaldı.
• Boşanan kadınların yüzde 36.4’ü erkek şiddeti nedeniyle boşanıyor.
• Her 10 kişiden 3’ünün sosyal güvenceden yoksun olduğu Türkiye’de, kadınların yüzde 44’ünün hiçbir güvencesi yok.
• Kadın işsizlik oranı yüzde 14.6, genç kadın işsizliği ise yüzde 25.6.
• Kadınların yüzde 43.4’ü kayıt dışı çalışıyor.
• Kadınların çalışma hayatındaki en önemli üç sorunu: Düşük ücret, işsizlik, sigortasız çalıştırılma.
• Kadınların yüzde 23.2’si işe alım sürecinde ayrımcılık yaşıyor!
• Kadınların yüzde 92’si sendikasız çalışıyor.
• Kadınlar erkeklerden yüzde 17.8 daha düşük ücret alıyor.

İşte bu tablo karşısında bugün şiddete karşı mücadele etmek aynı zamanda yoksulluğa, sömürüye ve krizin faturasını ödemeye karşı mücadele etmek demektir.
Yoksulluğun, sömürünün ve şiddetin karşısında, haklarımızı öğrenmeyi, haklarımıza ve hayatlarımıza sahip çıkmayı, birlikte öğrenmeyi, birlikte güçlenmeyi
istemeli, bunun yol ve yöntemlerini hep birlikte geliştirebilmeliyiz. Bugün daha açık görülüyor ki, kadınların kendi hayatları üzerinde her türlü
şiddetten uzak olarak karar verebilme mücadelesi daha görünür hale geldi. Biz kadınlar, ne yaşadığımızı, nasıl yaşadığımızı, şiddeti, yoksulluğu, işsizliği ve
güvencesizliği çok iyi tanıyoruz. Hayatlarımıza göz dikenleri, karanlıklar giyip ölmemizi isteyenleri çok iyi tanıyoruz. Sesimize bile tahammül edemeyenleri çok iyi
tanıyoruz. Kadına, çocuğa doğaya, hayvanlara canlı cansız tüm varlıklara karşı şiddetin kaynağını tek başına şiddeti uygulayan erkeğe yüklemiyoruz. Biz yine çok iyi biliyoruz ki erkek egemen anlayışın, kadın erkek eşitsizliğine inanan anlayışın devamcısı olan iktidar, şiddetin boyutlarının sorumlusudur. Bu yüzden kadına yönelik şiddet, kadın cinayetleri, çocuk istismarları artışlarının kaynağı politiktir.

Bu memleket gericilikten, erkek egemen kadın ve çocuk düşmanı politikalardan beslenenlerin değildir. Bu memleket kadınların, çocukların, eşit, özgür, adil bir dünya isteyen insanların memleketidir.
Hem kadın, hem sorgulayan hem de emekçiyseniz işiniz zor.

İktidarın sorgulayana, erkeklerin kadınlara, sermayenin emeğe saldırısı, çok daha pervasızdır. Kız kardeşlerim! Sesimi duyun. Başka bir dünyayı kurmak ancak birlikte mümkün. İki seçeneğimiz yok. Tek bir seçeneğimiz var, ya özgür yarınları inşa edeceğiz, ya da özgür yarınları inşa edeceğiz…” ifadelerini kullandı.

Haber: Hayati Akbaş


Paylas

About The Author

Comments are closed.