Wednesday 30th October 2024,
Arhavi – Arhavizyon

TOPLUM ve KÜLTÜR

Toplumun yaşayış biçimi, sahip olduğu coğrafya içinde var olur ,şekillenir ve süreç bu şekilde devam eder gider.

Onun için bazı toplumlar sahip olduğu şanslı coğrafyada yaşarken, ortaya çıkan  kültürlerini de coğrafyanın formundan uzak tutamazlar.

Doğu Karadeniz, özellikle Lazların yaşadığı topraklar, bir hikayeye göre Tanrı’nın kendisine ayırdığı özel bir yerdir.  Bunun  kıymetini ne kadar biliyoruz ? İşte bu da ayrı bir konu..

Kültürlü insan deyince akla, bilgili, görgülü bir insan gelse de, kültürün kelime anlamı bizim anlatmak isteğimiz şekli ile farklıdır.

Kültür bir topluma ait davranışlar, bilgiler, yaşamsal şekiller, inançlar ve bu bütünlüğün içindeki maddesel eşyalardır.

Ve tüm bunlar sosyal yaşam içinde kuşaktan kuşağa aktarılır, yaşatılır. Bir toplumun kültürü, onu diğer toplumlardan ayıran en önemli yapısal özelliklerinden biridir.

Bir düğünde oynanan horon , yaşanan bir acının arkasında yakılan bir ağıttır kültür.. Veya uyku öncesi dinlediğimiz ninniler ve masallardır kültür.

Bugün, bilim adamları, toplumları kültürleri ile değerlendirir ve tartarlar. Toplumun kendine özgü kültürü var oldukça o toplum da farklılığını sürdürebilir. Dejenere olmuş veya kültürünü yozlaştırmış bir toplum başkaları tarafından ne kadar ilgi odağı olabilir ki.

Yani demek istiyorum ki, bir misafir gelirde Mençuna’da pilav yerse , bir iki ay sonra unutur gider. Fakat ilk kez bir  “laz böreği” yerse o tatlıyı hayatı boyunca unutmaz. İşte farklılığımız..İşte “yemek kültürü” dediğimiz şey  bu işte…

Günümüzde  doğa turizmi, otantik değerlere ilgi ve birde Doğu Karadeniz’e karşı bir “merak turizmi “ giderek artarken gelen misafirlerimize, işte, kültürümüzü, var olan farklılığımızı ikram etmemiz gerekir. Tüm bunların dışına taşarsak, farklılığımızı da yok eder ve bindiğimiz dalı da kesmiş oluruz.

Geçtiğimiz  yıllarda ilçemiz Dikyamaç Köyü muhtarı, işadamı ve halkı el ele verdiler ve bölgede bir ilki gerçekleştirirerek “Yaşam Tarzı Müzesi”ni  kurdular.

Bu müze, kültürümüz içinde var olan sosyal olayları ve bazı eşyaları sergilerken sizleri çoğu kez zaman tüneli içine sokmakta ve bazı anılarınızın tazelenmesine neden olmaktadır. Bu nedenle Naim Özkazanç ağabimizi bir kez daha saygı ile anıyorum.

Müzeyi gezerken çıngıraklı bir orağı gördüğünde bunun bir süs eşyası olduğunu düşünen bir kişiye “yörede çok yılan olduğundan, ot biçerken çıngırağın sesi sizleri yılandan koruyacaktır. Çünkü yılan sesi duyunca uzaklaşır”  deyince, bu kültürün bu coğrafya içinde nasıl şekillendiğini daha iyi anlatabilmekteyiz.

Karadeniz şivesi veya  konuştuğumuz Lazca dili de kültürümüzün bir parçası. Efendim şive bozukmuş.. İstanbul şivesi olmalıymış. Türkçemiz düzgün olursa ne olur..İstanbul’ludan farkımız olmaz.. Ama ben Arhavi’li olmak istiyorum..Farklılığımla var olmak istiyorum..

Bırakın kendi şivemle , kendi dilimle yaşayayım ..Bu benim en doğal hakkım…

Köti bişe mi dedum..Kayiten…


Paylas

About The Author

Comments are closed.