Thursday 28th November 2024,
Arhavi – Arhavizyon

ARTVİN’DE CHP’Li KADINLARDAN MEDENİ KANUN’A İMZALI DESTEK

CHP Artvin Kadın Kolları, “Medeni kanuna sahip çıkıyorum” adı altında imza kampanyası başlattı. Gülşen Kurul başkanlığındaki CHP İl Kadın Kolları, 17 Şubat 1926’da kabul edilen Medeni Kanun’un 89. Yıldönümü dolayısıyla çok katlı önünde bir araya geldi. CHP’li kadınlara CHP İl Başkanlığı, Merkez İlçe Başkanlığı, ADD, Halkevleri, TMMOB, Eğitim Sen ve çok sayıda vatandaş destek verdi.  CHP’li kadınlar aynı zamanda Mersin’in Tarsus ilçesinde öldürülen üniversite öğrencisi Özgecan Aslan için, “Yasta değil isyandayız. Özgecan için Ayaktayız” yazılı pankart açtılar.

CHP Kadın Kolları Başkanı Gülşen Kurul tarafından yapılan açıklamada; “ Medeni Kanunlar, insanların doğumundan ölümüne kadar tüm yaşam faaliyetlerini düzenleyen kanunlardır. Sosyal hayatta kişilerin birbirleriyle kurduğu ilişkilerin büyük bir kısmı, medeni hukuk içinde yer almakta ve medeni hukuk tarafından düzenlenmektedir. Bir toplumun kişilere verdiği değeri anlamak için Medeni Kanun’a bakmak yeterlidir.

Medeni Kanun 17 Şubat 1926’da yürürlüğe girmiştir. Türk Medeni Kanunu eski hukuk düzeninden tamamen farklı, çağdaş, laik ve yepyeni bir düzenleme ve anlayış getirmiştir. Medeni Kanunu’nun en belirgin yanı kişisel hak ve özgürlüklere kattığı anlamdır. Dönemin koşulları göz önüne alındığında, kadınlar açısından taşıdığı değer en önemli özelliğidir. Devrimci, laik ve demokratik yapısı ile kadınların eşitlik, adalet ve özgürlük mücadelesine sunduğu katkı çok önemlidir. Kadın erkek eşitliğine sağladığı katkı, eski mülkiyet anlayışı ve sisteminin tümüyle terk edilmesi,  yenilikçi yapısı, yurttaş kavramanın altının çizilmesi, hiçbir sınıf ve zümrenin ayrıcalığını kabul etmemesi, birey ve toplum arasındaki dengeyi oluşturmaya çalışmasıyla, yaşadığımız coğrafyada örnek oluşturan toplumsal gelişime damgasını vurmuştur.

Medeni Kanun’un kabulünden bu yana geçen süre içinde kadınlar, kazanılmış haklarını daha ileriye taşıma mücadelesini hep sürdürmüşler, kadın birlikteliği ve gücü ile de ciddi kazanımlar elde etmişlerdir. Bugün geldiğimiz nokta da ise; kadın erkek eşitliğine inanmayan, kadın bedeni ve yaşamı üzerinde tahakküm kuran, kadınları toplumsal hayattan uzaklaştıran bir ideolojik saldırı ile karşı karşıyayız.  Bu süreçte deneyimlerimizi paylaşmak, gücümüzü bir araya getirmek, ortak eylem ve ortak söylemde buluşmak oldukça önemlidir.
Medeni Kanun’un kabul edilişinin yıl dönümü olan bugün de; kazanılmış hakların korunması ve yeni hakların elde edilmesi mücadelesinde, üstümüze düşeni yapmaya ve haklarımıza sahip çıkmaya devam edeceğiz. Bu yoldan asla vazgeçmeyeceğimizi bir kez daha ifade ediyor, kadın dayanışmasının gerekliliği adına İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği’nin açtığı “Medeni Kanunuma Sahip Çıkıyoruz” imza kampanyasına desteğimizi sunuyoruz. Birleşe, birleşe kazanacağız” dedi.

Medeni kanunla ilgili yapılan açıklamanın ardından CHP kadın kolları Başkanı Gülşen Kurul, Mersin’in Tarsus ilçesinde öldürülen üniversite öğrencisi Özgecan Aslan içinde bir açıklamalarda bulundu. Kurul açıklamasında, “Ozgecan 20 yaşındaydı. Evine gitmek için minibüse bindi.

Sonrasını biliyorsunuz. Ulusal bir utanç olarak tarihimize silinmez bir leke kazındı. Mersin Barosu “Hiçbir avukat onu savunmayacak” diye açıklama yapmış. Ben avukat olsaydım o katilleri savunurdum. Bakınız, nasıl savunurdum? “Evet Sayın Yargıç, müvekkillerim suçludur. Bu suçu işlediler ve cezalandırılmaları gerekir. Ama bu suçu cezalandırırken, bu suça ortak olanları da cezalandırmanız gerekir” derdim. Yargıç, elbette, “Ortakları mı var” diye soracaktı. “Evet Sayın Yargıç, bu suçun ortakları var” diyecektim. Bilmemiz gerekir, bu suçun ortakları vardır. Bu ülkede işlenen kadın cinayetlerine ses çıkarmayanların hepsi de bu suçun ortaklarıdır. Onlar, bu tür insan olamamış yaratıkları cesaretlendirmişlerdir. “Örtünmemiş kadın perdesiz eve benzer. Ya satılıktır ya kiralık” diyen kişi, bu kişiye hak verenler, ses çıkarmayanlar bu suça çıkan yola taş döşemişlerdir. Suçun ortaklarıdır. Kadının görünen her yerini “erkeğin tahrik unsuru” sayanlar, kadının görünmez olmasını savunanlar bu suçun gerekçelerini oluşturmuşlardır. Kadının boşanma hakkına sessizce karşı durup da onların hukuk karşısında eşit sayılmalarına karşı çıkanlar, bu cinayeti işleyenleri, bu cinayeti örtenlerin vicdanlarını karartma suçunu işlemişlerdir. Kadını erkeğin malı, erkeği kadının sahibi sayan anlayış sahiplerinin hepsi de bu cinayetin ortağı sayılmalıdır. Çünkü Uygar insanın en önemli ölçütü kadına bakış açısıdır. Uygar toplumun en önemli ölçütü, kadına bakış açısıdır. Uygar bir toplumda, bir kadın tek başına, günün her saatinde, yalnız olarak bir yerden bir yere gidebilir. Bir kamu aracına, bir otobüse, bir minibüse, bir taksiye binebilir. Hiç rahatsız edilmeden istediği yere gidebilir.

Bu ülkede, bunun yaşanabileceği tek bir yer var mıdır? Bir köy, bir kasaba, bir kent var mıdır? Yoksa ki elbette yok, hiç kimse uygar olduğumuzdan söz etmesin. Bunları tek başına bir erkek yapabilir mi? Elbette yapabilir. İşte, Mustafa Kemal’in ülkesinde görmek istediği kadın-erkek eşitliği buydu. Kadını toplum hayatından dışlayan, kadını eve kapatan anlayışı ortadan kaldırmak istemişti. Kadına erkekle eşit değer veren bir toplum yaratmak istemişti. Yıkmaya çalıştığınız Atatürk Cumhuriyeti budur. Şimdi kadınlarınızı korumuyorsunuz. Şimdi kızlarınızı korumuyorsunuz. “O da çıkmasaydı” diyorsunuz. “Ama o da tek başına canım” diyorsunuz. Mazeret bulmaya çalışıyorsunuz. Susuyorsunuz. Cumhuriyeti yıkmaya çalışıyorsunuz. Bu suçun, bu suçların gizli ortaklarısınız, sessiz ortaklarısınız. Gökdelenleriniz varmış. Hiçbir değeri yok. Lüks arabalarınız varmış. Sizin değeriniz yok. Yetkiniz varmış. Elinizden alınmalı o yetkiler. Özgecan’a yapılanlar, hepinizin suçudur. Hepiniz yargılanmalısınız. Hepiniz cezalandırılmalısınız. “Sayın Yargıç, savunmam budur” dedi.

Basın açıklamasının tamamlanmasının ardından imza kampanyası başlatıldı.

Haber: Hayati Akbaş

1 (6)-1-a

1 (3)-3-a

1 (3)-2-a


Paylas

About The Author

Comments are closed.