7 Haziran 2015 genel seçimi sonuçlarına yeni dönem TBMM’de yer alamayacak olan 24. dönem CHP İstanbul milletvekili Melda Onur, kişisel web adresi üzerinden bir nev-i veda yazısı yayınladı.
“Üzgün müyüm? Hayır; bu sonucu bekliyordum. Buruk muyum? Evet; ama yalnızca yarım kalan işler için. Poyraz Ali’yi cezaevinden kurtaramadığım için; Karakoçan’da barajın esir ettiği Arduç ailesine bir köprü yaptıramadığım için; Kadıköy’ün gözdesi Yeşilbahar okulunu rantçı, din istismarcı ellerden hala alamadığım için; İstanbul’un mahallelerini kelepçeleyen rantsal dönüşümdeki mücadelem ve Anadolunun yaşamını kurutan rantsal projelerdeki mücadelem yarım kaldığı için; hala kadın cinayetlerine karşı TBMM’de yapmam gerekenler olduğu için…” sözleri ile milletvekilliği görevine devam edecek olsa tamamlamyı düşündüğü görevlerini dile getiren 7 Haziran seçimlerini de tek tek partiler üzerinden değerlendirdi.
Seçim sonuçlarının AKP’nin normalleşmesi için bulunmaz fırsat olduğunu belirten Melda Onur, MHP için ise, “Ülke seçmeninin yüzde 16.5 oyunu alan bir partinin, kaba bir hesapla 12 milyonu temsil ettiğini unutmayalım. Bu nedenle bu 12 milyonun hassasiyetine, bizler de hassas olalım. Çünkü Devlet Bahçeli’nin MHP’si, son dönemde toplumsal muhalefetin içerisinde kendisini aşan bir duruş gösterdi” görüşünü dile getirdi.
HDP’nin barajı geçmesinin kendisini mutlu ettiğini aktaran Onur, “2015 seçimlerinde HDP kendi Kürt seçmeninin ve Batı’da kendisine daha önce oy vermiş bir grup liberal ve sol seçmenin oylarıyla baraja yaklaştı. Bir grup CHP seçmeni ise sırtına alıp barajın ötesine taşıdı. Buna hepimiz tanık olduk. Bugün artık HDP’ye emanet edilmiş bu iradeye, HDP’den hassasiyet beklemek düşer. Öte yandan da yüzde 13′e; yani kaba bir hesapla Türkiye’nin 9.750.000 kişisinin iradesine de diğer kesimlerce saygı göstermek düşer.” dedi.
Onur, bundan sonraki süreçte yapmak istediği siyaseti ise maddeler halinde şu şekilde aktardı;
Benim yapmak istediğim siyaset insanlara şuralı, buralı, şu köylü, bu köylü, şu memleketli olduğu için oy verilen siyaset değil. Siyasetin kentlerde hemşeri derneklerine sıkışmışlığından çıkarılıp, aynı kentli olmanın kaygısını taşıyan mahalleli derneklerine açılması arzumdur.
– Benim yapmak istediğim siyaset insanlara şu, bu, o etnisiteye, kökene, ırka, milliyete, dine, mezhebe ait olduğu için oy verilen siyaset değil. Siyasetin birinin diğerini ötekileştirmesi sıkışmışlığından çıkarılıp, yalnızca sorun çözmeye odaklanması arzumdur.
– Benim yapmak istediğim siyaset yalnızca bir fotoğraf karesinde görünmekten ibaret değil; fikri takip, sorunun çözüme uzanan yoldaki engelleri bir bir birlikte aşmak ve sürecin her aşamasına adını yazdırmak arzusudur.
– Benim yapmak istediğim siyaset sorunları öncelemeyen, aynı zaman diliminde yaşanan bütün sorunlara eş zamanlı çözüm arayan, insan odaklı değil yaşam odaklı siyasettir. Benim siyasetim Gezi’de ağaç, Arhavi’de dere, Uludere’de katır, Yedikule’de bostan, Soma’da insandır.
– Benim yapmak istediğim siyasetin adımları küçük, etkisi büyük olmalıdır. Ben küçük projelerin hayatlarda büyük değişiklikler yaratacağına inananlardadım; büyük projelerin küçük hayatları söndürdüğüne tanık olmuş biri olarak.
– Ben ana akımda ve merkez siyasette malzeme olanlarla yetinmeyi değil; kıyıda köşede kalmış, adına marjinal denmiş, fantezi görülmüş, romantik addedilmiş alanları, o ana akım çemberin içine sokmayı seçtim. Tıpkı bir şarkıda dendiği gibi “ben yoldan gönüllü çıktım memnunum buna ben”.
Comments are closed.