Tuesday 10th December 2024,
Arhavi – Arhavizyon

PRAKSİS, ÜÇ-BEŞ AĞAÇ İÇİN ARHAVİ’DE İDİ..

Gezi direnişinde ‘kitleyi dinamik tutmaktan’ yargılandılar, Boğazpınar’da çocuklarla yaptıkları “HES Yapma Boşuna Yıkacağız Başına” şarkıları suç unsuru sayıldı, Soma katliamıyla ilgili müzik yaparken enstrümanları ile birlikte gözaltına alındılar. “Sokaklarda İsyan Var” albümünü çıkaran Praksis, şimdi de ‘3-5 ağaç’ için tura çıktı ve Mersin’de başlayıp Şırnak’ta sona erecek olan ve 20 ayrı yerdeki ekoloji mücadelelerine müzik, tiyatro, pandomim ve çocuk etkinlikleriyle destek olacak topluluk Arhavi’de idi..

IMG_2515 (Kopyala)-A

IMG_2511 (Kopyala)-A

Evrensel Gazetesi yazarı Öznur Oğuz, Praksis’le 3-5 Ağaç Kervanı’nı, sokağı ve yeni olanı konuştu.

‘3-5 ağaç’ meselesi nedir?

Bütün mesele ‘üç beş ağaç meselesi’ bir bakıma. Boğazpınar’daki çocukların o büyük iddiası; Birinci ağaç: “HES yapma boşuna yıkacağız başına!”
İkinci ağaç, metropolün göbeğindeki küçük bir parkın yerine yapılmak istenen AVM’ye karşı hayatlarını dikmiş gencecik canların dilinden döküldü: “Bu daha başlangıç mücadeleye devam!”
Üçüncü ağaç, devletin kolluk güçlerine, sermayenin kepçelerine yumruğunu kaldırmış Metin Lokumcu’dan geldi: “Her yer Hopa, her yer direniş.”

Katliamın belleği olmuş Munzur. Zulme karşı isyanın deresine çekilmek istenen bir set. Dördüncü ağaç: “Ho ver bıde Mızır!”

Köyleri yakılmış, gözaltında kaybedilmiş, bedenleri canlı canlı kuyulardakilerin Diyar-ı Bakır. Gerçek adıyla Amed. Hewsel’de yaşam damarları kesilmek istenen Amed’de
Beşinci ağaç: “Serhildan Jiyane.”

IMG_2525 (Kopyala)-A

SANATÇI TOPLUMSAL ÖZGÜRLEŞMENİN POLİTİK ÖZNESİDİR

Devrimciler ya da muhalif güçler etkinlikler düzenlerler, biz de gider müzik yapar, geri geliriz. Bunun yeterli olmadığı açık. Bizim kurmaya çalıştığımız düzlemde sanatçıların toplumsal özgürleşmenin politik öznesidir. Biz de yaparken yaşarken tartışıyoruz aslında. Turumuz da böyle bir süreç ve tartışmaya da olanak sunuyor.
Memleketin gündeminde önemli gelişmeler oluyor, Soma… Herkes bağırıyor, sendikalar nerde, falan niye yok? Sadece bağırma, örgütlen. Mutlaka bir şey yap ama. İşte sanatçının kendi gündemini oluşturmasını da buradan kuruyoruz. Henüz çok yol almamış olabiliriz ama bilgimiz var, cesaretimiz var.

Mesele bu toplumsal düzenin değişmesi için payına ne düşüyorsa onu yapmak. Bizim payımıza düşen de sanatla, çeperlere dayanmak. Tabii ki iktidara notaları doğrulttuğumuzda teslim olmayacak, dolayısıyla biz ancak insanlara sınırlarını gösterebiliriz. Toplumsal özgürlük açısından da bunu üstleniriz.
Grubun ismini daha çok çocuk şarkıları ve Gezi sürecinde davalık olduğunuz için duyduk.

Praksis nereden geliyor?

2005’ten beri başka başka arayışlarla müzik içerisinde var olmakla birlikte 2011′ de kurulduk. 1. Amed Müzik Festivali dolayısıyla bir araya gelen bir grubuz. Festivale bir grup olarak katılmak gerekiyordu ve biz de ‘Praksis’ diye bir grup ismi ile katıldık. Pratiğimiz teorimizden önce yani. Ama şunu da belirtmeliyiz ki; bestelerimizin büyük kısmı o yıllardan beri sokağı ve mücadeleyi anlatıyordu. Geçmişin yenilgi müziğine itirazı barındıran şarkılardı bunlar.

IMG_2529 (Kopyala)-A

Yenilgi müziği derken…

Umut öğesinin ön planda olduğu bir dönem demek bile açıklayıcı olur aslında. Umut negatif bir öğedir ya, umut diyorsan demek ki yenilmiş durumdasın. Biz 18 yaşındayken “Hoş geldin ölüm” söyleniyordu, ama biz o gençlik enerjimizle koşmak istiyorduk. Yenilgi ortamının içinde de savrulduk hep. Biz “Sokaklarda İsyan Var – Li ku çeyan serhildan” çizgisindeydik, ama gerçeği yansıtmıyor, bir temenni olarak kalıyordu ve şarkılarımız da ilgi görmüyordu. Bu durum Haziran Direnişine kadar da sürdü.
Bu sizin mottonuzdu o halde..

Evet. Bu coğrafyada mücadele en az iki dilde veriliyordu. İşçi grevi, HES mücadelesi, Kürtler’in özgürlük mücadelesinin birbirinden bağımsız olmadığını bildiğimiz için birleşik bir mücadele hattına da inanıyorduk. Gezi ile bu kısmi olarak kuruldu. “Li Ku Çeyan Serhıldan” zaten vardı 30 yıldır, “Sokaklarda İsyan Var” yanı da eksikleriyle de olsa tamamlanmış oldu.

Bestelerinizde de çokça geçen sokak kavramını biraz açalım mı? Sokağın kapsamı nedir? 
İşaret etmek, örgütlemeye de başlamaktır. Sanatın gücü de karşı tarafın algısını örgütlemesindedir ve ideolojiktir. Facebook, twitter vb. mekânlar sokaktır. İnsanların ürettiği/tükettiği, birbirleriyle kapitalist üretim ve ilişki kurduğu her yer sokaktır. Biz bu dağınık, hatta kaotik görünen düzenin içinden insandan yana düzen çıkarabilmenin kaygısını taşıyoruz. İşte bütün bu sokak tanımlarının içinde bu potansiyelin olduğunu düşünüyoruz. Bizim için insanların bir araya gelebileceği ve örgütlenebileceği her yer sokaktır. Gezide sokak aralarında müzikle halkı forumlara katmaya çağırdık, müzikle yaptık bunu. Sokak Gündoğdu Meydanı’ndan ibaret değildir, orası yalnızca bir tanesidir.

Böyle bir yanlış algı olduğunu düşündüğüm için sordum aslında. Tezgah başı, fabrika önü, üniversitede sınıf da sokak yani.
Örgütlü olduğumuz İzmir Müzisyenler Derneği bünyesinde 2 yıl içinde 280 civarı etkinlik yapmışız. Bunların büyük kısmı işçi eylemleri, Gezi süreci etkinlikleri, huzur evleri, MS hastaları dernekleri, ilkokullar, çocuk ıslah evleri, hastaneleri vs. Kim bunların sokak olmadığını iddia edebilir? Evinden çıkamayan kadına, engelliye, polis şiddeti korkusuyla yaşayana biz farklı araçlarla ulaşmak zorundayız. Onların sokağına gitmek zorundayız.

HUKUK LİTERATÜRÜNE GEÇEN BİR DAVA

Praksis dava konusu oldu, isyana teşvik etmekle yargılandınız. Müzik nasıl provokasyon aracı olabilir? Davalarda size ne sordular?

Mahkeme başkanı da iddiaya güldü, bir arkadaşımız “Hukuk literatürüne geçen bir davada adımın geçmesinden dolayı mutluyum” diye savunma yaptı. Bir diğeri “Suç aletimizle geldik ve salonda da çalmak istiyoruz” dedi. Gezi sürecinde “müzik yapmak suretiyle topluluğu dinamik tutmaktan” yargılandık ve Boğazpınar’da çocuklarla beraber yaptığımız şarkı suç unsuru kabul edildi. ‘Müzik yaparak kitleyi dinamik tutmak’ kavram olarak doğrudur ve evet ideolojiktir. Kitleyi diri tutar, motive eder, bir araya getirir, güven verir. Sanatta ideoloji vardır, burjuvazi nasıl sanatı kitleleri yönlendirmede ideolojik bir araç olarak kullandıysa biz de sanatı bir barikat kurmak için kullanabilmeliyiz. Şimdi hızla ikinci bir çocuk şarkısını nasıl yapacağımıza yönelmemiz gerekir.

İzmir’de biz çok tanık olduk. Polis saldırıların herkes gibi siz de ıslandınız, gaz yediniz. Ama nefeslenip tekrar çalmaya, kitleyi dinamik tutmaya devam ettiniz. Normal bir durum mu?
Biz ustalardan şunu öğrendik: Müzik aleti çok büyük bir silah ve sanat kendi özgürlüğü için toplumun özgürlüğüne ihtiyaç duyar. Çatışmaların yaşandığı anlarda doktorlar herkesin gözüne ilaçlı su sıktı, avukatlar ihtiyacı olanlara hukuk desteği verdi. Yani herkes en iyi bildiği şeyi yaptı. Biz de direnişin toplumsal üretimi içine girdikçe özgürleştik. Görsel bir şova dönüşmesine de izin vermeden baştan sona aktif olmaya çalıştık.

Müziklemek kavramını onun için mi kullanıyorsunuz?

Evet. Alanı müzikli hale getirmek. Polis şiddetinden kaynaklı geri çekilmemizden sonraki toplanmada müziği sıklıkla kullandık. Burada müziğin temel işlevi birlik duygusudur. Estetik kaygı zorunlu olarak daha gerilerde tabi. Bizce bu durum yeni bir kavramı da tartışmaya açıyor aslında: Eylem müziği ya da eylem müzisyenliği. Yanlış nota da çalınsa davulun ritmini duyanın bir araya gelmesini sağlayabilmektir hedeflenen.

Yeni bir tarz mı?

Bizim yaptığımız tarzın müzik anlamındaki ismi rock. Özgün olacak yanımız ise şöyle: Kısmen bize Brecht geleneğinden miras. Biz özdeşleşilecek kahramanlar değiliz, sadece olanı anlatıyoruz. Henüz bunu tam olarak beceremediğimiz için Praksis de yeni bir şey değil. Yorum, Kardeş Türküler çıkış noktaları ve dönemleri itibariyle yeniydiler, buradan bakıldığında Praksis henüz yeni bir şey değil. Ama bu yola koyulmuş durumdayız. Eksikleri olan ancak perspektifi de olan bir grubuz.

ÇOCUKLARA GELECEĞİN BÜYÜKLERİ OLARAK BAKMIYORUZ

Çocuk şarkısı yapmaktaki ısrarınız niye?

Biz çocuklara geleceğin büyükleri olarak bakmıyoruz, onlar bugünün çocukları. Bütün reklamlar çocuklara dönük, şarkılar onları etkileyecek şekilde yapılıyor. Kapitalizm çocukları ikna etmek istiyor ve çocuk şarkıları da, masalları da buna dahil. Sistemin devamı için nitelikli işgücü yetiştirmeyi hedefliyor. Biz de tam tersini yapmaya çalışıyoruz. Sistemi yıkmak için gerekli gücü açığa çıkarmaya çalışıyoruz. Çocukları öncelikli olarak analitik düşünmeye ikincil olarak da bulundukları konumu bilme kendi temel sorunlarına ilişkin mücadele etmeye çağıracak şarkılar.
Gittiğimiz yerlerde hem bilmiş çocuk şarkılarını öğretiyoruz, hem de onların özgürleşme sürecinde beraber üretiyoruz. Boğazpınar şarkısı tamamıyla çocukların hayatını anlatıyordu. Şimdi şarkının sözlerini düzenleyip, bütün HES karşıtı mücadelelerin şarkısı yapacağız.

KORSANLAR BİZİM DOSTUMUZ

Albüm çıkardığınızı internetten duyurdunuz, ücretsiz indirebilirsiniz vurgusuyla. Çok mu paranız var?
Telif hakkı bizim için kapitalizmle çok özdeş. Nazım’ın bestelediğimiz şiiri telifle ölçülebilir mi? Telif hakkına sahip olmak onu gerçek sahibini göstermiyor. Yayın ve kullanım hakkının dinleyiciye ait olduğunu düşünüyoruz. Bizim çalışmalarımızı ticari faaliyet hariç herkes istediği gibi kullanabilir. Çalabilir, dinletebilir, korsan bir şekilde yayabilirsin. Bizim için korsan sorun değil, korsanlar bizim dostlarımız, sistemin altını dinamitleyen dostlarımız.

Bizim için her yer sahne her yer müziktir. Ve biz yeni bir söz söylemek gerektiğini düşünüyoruz


Paylas

About The Author

Comments are closed.